Fatma (Boş Beşik, Orhan Elmas, 1969)
Dünyalar güzeli Yörük gelini Fatma’nın öyküsünü anlatır Boş Beşik. Necati Cumalı’nın kaleminden çıkma diğer eserler gibi yaşadığımız toprakların her devrinin öyküsüdür aslında. Kendini adadığı kocasına bir “bebe†verip aile olma isteğiyle yanıp tutuşan bir kadını izleriz film boyunca. Bir evlatları olunca Yörük Beyi’nin soyu sürecek, ailenin-çevrenin baskısına karşı boyunları bükük olmayacaktır karı-koca. Fatma, bebeği olsun olmasın her yönüyle bir annedir. Sanki Anadolu’nun vücut bulmuş halidir. O kadar sevgi doludur ki bir evladı olamasa da tüm obanın evlatlarına yeter anneliği. Bir gün gerçekten anne olur tüm olumsuz düşüncelere inat. Artık, gözünden sakındığı bebeğiyle dünyanın en mutlu kadınıdır. Ancak düzen göçer düzenidir, gelenek bozulamaz. Yörük obası kervanı yola düzülür beşikteki bebekle. Hiç beklenmedik bir felaketle Fatma’nın hayatı, Anadolu kadınının ışığı söner.
Fatma Girik sinemanın en etkileyici kadın analarından biridir Fatma gelin rolünde. O kadar başarılı bir oyunculuk çıkarır ki, yazgısı tüm kadınlarımızın hissedişi olur. Çünkü anne olmak bir evlada sahip olmaktan öte hayata karşı direnmektir en gözü pek halinle ve Fatma bir annenin kudreti karşısında hiçbir şey duramayacağını gösterir bize. (Aysan Sulu)
Meryem (Gelin, Lütfi Akad, 1973)
Lütfi Akad imzalı Gelin, 100 yıllık Türk Sinema Tarihi’nin en iyi filmlerinden biridir. Film; göç, töre, aile, kentleşme, zenginleşme ve çözülme üzerine inşa edilmiş olsa da, merkezinde oğlunu yaşatmak için çırpınan bir ananın dramı vardır. Meryem (Hülya Koçyiğit) tası tarağı satıp Yozgat’tan İstanbul’a göç eden bir ailenin gelinidir. Dinin cehaletle, ataerkil yapının töreyle yoğrulduğu bu ailede gelin olmak ancak itaat ile mümkündür. Oysa, Meryem’in hasta oğlu Osman’ı yaşatabilmek için başkaldırması gerekiyordur. Oğlunun hayatı için, önce yalvarır kocasına ve paragöz kayınpederi Hacı İlyas’a. Sonra isyan eder Meryem; feodal düzenden aldıkları ahlaki(!) anlayışla ticarete atılan, kapitalizmin çarkında insanlıklarını gün be gün yitiren aileye karşı. Ama Meryem’in isyanı yine de sessizdir. Mücadelesi de çırpınmadan öteye gidemez. Film boyunca o çaresizliğe, o sessiz çığlığa tanık olursunuz. Meryem, bir Kurban Bayramı sabahı savaşı kaybeder. Koç değil oğlu Osman’dır kurban olan. İşte tam o an çığlığı sese bürünür ve tüm bu düzeni sembolize eden kayınpedere sözleri yankılanır avluda: â€Bayramın mübarek olsun Hacı İlyas… Ağa babası… Kurbanın helal olsun!†(Gökhan Kalan)
Kaynak :
http://filmhafizasi.com dan alıntıdır..